Efteni Gürcüleri - Düzce

Osmanlı-Rus Savaşı'nın (1877-1878) ardından Osmanlı yönetiminin elinden çıkarak Rusya İmparatorluğu sınırları içindeki Gürcüstan'a geçen topraklardaki Müslüman bölgelerden, özellikle Batum (ბათუმი) ve çevresinden hilafetin hüküm sürmeye devam ettiği topraklara yoğun bir göç dalgası yaşanmış, Gürcüstan'a bırakılan bu topraklardan Osmanlı ülkesi en az yarım milyon mülteci almıştır.

Efteni Gürcüleri - Düzce
15 Ocak 2004 Perşembe 13:25

GİRİŞ
Osmanlı-Rus Savaşı'nın (1877-1878) ardından Osmanlı yönetiminin elinden çıkarak Rusya İmparatorluğu sınırları içindeki Gürcüstan'a geçen topraklardaki Müslüman bölgelerden, özellikle Batum (ბათუმი) ve çevresinden hilafetin hüküm sürmeye devam ettiği topraklara yoğun bir göç dalgası yaşanmış, Gürcüstan'a bırakılan bu topraklardan Osmanlı ülkesi en az yarım milyon mülteci almıştır. Göçün temel sebepleri. 16. yüzyıl sonrasında İslamiyeti kabul eden Gürcüler üzerindeki politik ve ekonomik baskılardır. 

Grigol Orbeliani'nin (გრიგოლ ორბელიანი) şu cümleleri de bunu doğrular niteliktedir: "Batum vilayetinin alınmasıyla Rusya Kafkasya sınırlarındaki en önemli ve tehlikeli bölgede doğal gücünü kazandı. Fakat halk savaşçı ve itaatsizdir. Osmanlı ile din bağı bulunanlar bu sebeple kale içindeki tehlikeli unsurlar olarak addedilirler. Yerel ahali boşaltılmalıdır." Niko Nikoladze (ნიკო ნიკოლაძე) ise; "Rus krallığının yönetimi altına aldığı halktan 6-10 manet kadar vergi vermelerini istediğini, herkesten vergiyi toplayabilmek için kaba metotlar uygulandığını" belirtiyor. 
 

Bu araştırmada, Batum civarından gelip bugünkü Bolu ili Gölyaka ilçesi topraklarında bulunan Efteni yöresine yerleşen Gürcülerin 1960'lara kadar yoğun bir biçimde yaşattıkları kültürleri ile ilgili günümüzde hatırlananlardan kesitler verilmeye çalışılacaktır. Araştırmanın bazı bölümleri Türkçe’ye çevrilerek verilmesine rağmen, özgün biçiminin  bozulmasının uygun olmayacağı düşünülen bölümlerin dile müdahale edilmeden konuşulan Gürcüce’yle sunulması uygun görülmüştür. 

Efteni Gürcülerinin (ეფთენის გურჯები) çoğu Batum ilinin Acaristzkali (აჭარისწყალი) deresinin ortasından geçtiğini belirttikleri Tzoniari (წონიარი) köyünden gelmiş olduklarını ifade etmekle birlikte, Batum çevresindeki Zegani (ზეგანი), Keda (ქედა), Zvare (ზვარე), Loda (ლოდა), Loğa (ლოღა), Gulebi (გულები), Baidzuri (ბაიძური), Vani (ვანი) gibi yerleşim birimlerinin adlarını da hatırlamaktadırlar. Düzce çevresinde yoğun Gürcü nüfusu barındıran Asar Aksu, Fındıklı Aksu, Gölormanı, Gürcüçiftlik, Hızardere, Mahirağa, Melenağzı, Muncurlu, Musababa, Süleymanbey, Şakuç, Şimşir, Şıpır, Yeşilçam ve Doğanlı köyleri Gürcülerin çoğunluğundan farklı olarak Acaralı (აჭარელი) olduklarını söylerler. Sözü edilen bu köylerdeki çoğunluk ise, kendilerini Zeganili (ზეგნელი), Maraditli (მარადითელი) gibi daha dar bölge isimleriyle adlandırırlar.

TARİH 
Efteni olarak adlandırılan yörede Hamamüstü ve Hacıyakup köyleri çevresinde yaşayan Gürcülerin hangi tarihte ata topraklarını terk ettikleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, Rus Çarı Nikolay'ın Gürcüstan'daki Müslümanları yok etmek istediği ve bu göçün bu yüzden başladığı söylenir. Buradan hareketle göçün, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, 1894-1917 tarihleri arasında hüküm süren Çar II. Nikolay döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Berlin Kongresi sonucu Osmanlı ve Rusya arasında 27 Ocak 1879'da İstanbul'da yapılan anlaşmayla 3 Şubat 1879'da başlayan resmi göç süresine rağmen Tzoniarililer köylerinden muhtemelen 1894 sonrasında ayrılmış olmalıdırlar. 

Anlatılanlara göre Batum limanından önce İstanbul'a, sonra Akçakoca, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun limanlarına göçmenler bırakılmıştır. Bu bir bölgede yığılmayı önlemekten çok, Batum limanında bekleyen binlerce insanın daha fazla mağdur edilmemesi için yakın limanları tercih etme yaklaşımı olarak değerlendirilebilir. Nitekim o dönemdeki Gürcü basınının, özellikle Kavkaz (კავკაზ), Droeba (დროება), İveria (ივერია) ve Golosto (გოლოსთო) gazetelerinin de belirttiği gibi, "İnsanlar ellerinde ne varsa, tüm mallarını, topraklarını çok ucuza satıp limana inmişler, nakliye güçlüğünden ötürü aylarca gemi beklemişler, bu bekleyişte bazılarının parası bitmiş ve çaresiz duruma düşmüşlerdir." Ancak Osmanlının bu iyi niyetli yaklaşımı topraklarını terk etmedikleri için bir kısmı Gürcüstan'da kalan ailelerin bir kez daha bölünmesine yol açmıştır. Tzoniarili Gürcüler arasında da bu duruma düşmüş insanlar vardır. 

Tzoniari köylülerinin bir kısmı, Yavuz adlı gemiyle Giresun limanına indirilerek o dönemlerde Keşap ilçesine bağlı bölgelerde yerleşmek için yer arayışına girmişlerdir. Bunlar, Tzoniari köyü sülalelerinden Çelebiler - Çelebioğulları (ჩელებაძეები), Yavuzlar - Sakallar (ისმაილაძეები), Çakarlar - Yıldızlar (ქინძაშვილები - გოგიდიძეები), Güller - Abaklar - Urallar (გულაშვილები - კვირხილაძეები), Kılıçlar (მოლაამედაძეები), Mezarcıoğulları (დიასამიძეები) ve daha pek çok sülaledir. Çelebiler - Çelebioğulları ve Yaslıların (ჯეჰილაძეები) saptadıkları yer uygun görülmüş ve bu yerde Anbarala (ანბარალა) yahut Anbaralay (ანბარალაი) olarak adlandırılan köy (Bugün Dereli ilçesine bağlı Anbaralan) kurulmuştur. 

Burada kısa süre içinde tarım arazisinin yetersizliğiyle karşılaşılmış ve yeni sıkıntılar baş göstermiştir. Anbarala kurulduktan sonra muhtemelen 1910'lara girilmeden köyün ileri gelenlerinden Memed Ali Çelebi Efendi yaptığı hac yolculuğu dönüşünde, Batum limanındayken tabiatının uygunluğunu duyduğu ve bir kısım Gürcünün bu limana bırakıldığını bildiği Akçakoca'da gemiden inerek yaşam için Anbarala'dan daha uygun yerler aramıştır. İç kesimlere doğru ilerleyerek Düzce'nin güneybatısında bulunan Efteni yöresine ulaşmıştır. Hemen hemen boş olan, gölüyle, akarsularıyla, yaylalarıyla, ovasıyla, tarım alanlarıyla ve ormanlarıyla mükemmel olan bu topraklara daha sonra eşini ve küçük oğlu İmam Osman Çelebi'yi de getirmiştir. Ancak kendilerinden önce Kafkasya'dan gelen Çerkeslerin tepkisiyle karşılaşmış, yerleştikleri yerin Çerkeslerin baltalık ormanları olduğu gerekçesiyle şikâyet edilmiştir. Eşinin ve çocuğunun kendisini izleyeceği düşünülerek karakoldan karakola teslim yoluyla ve yaya olarak kolluk kuvvetlerince Anbarala'ya geri götürülmüştür. 

Memed Ali Çelebi Efendi, yeniden Efteni'ye dönmüş, yine şikâyet edilmiş ve aynı yöntemle geri gönderilirken nakledildiği karakollardan birinin komutanı tarafından yetmiş yaşında olmasından dolayı serbest bırakılmıştır. Efteni'ye döndüğünde karşılaştığı üçüncü şikâyet üzerine gelen karakol komutanı Hacı Memed Ali Çelebi Efendi tarafından geri çevrilmiştir. Yerleşimi kesinleşince Anbarala'daki diğer çocuklarını, akraba ve komşularını da boş topraklara davet etmiş, birçoğu davete uyarak Efteni'ye gelmiş ve Hacı Memed Ali Çelebi Efendi tarafından kurulan bu köye aşağıdaki Ceneviz Hamamı'na izafeten Hamamüstü adı verilmiştir. Burada tarım, hayvancılık, arıcılık, avcılık ve balıkçılığı uğraş edinen Gürcüler kendilerine 10-15 km'den yakın olmayan yerleşim birimlerinde Çerkesler, Abazalar ve yerli Türklerle karşılaşmışlardır. Burada yaşayan birkaç Ermeni aile bir süre sonra bölgeyi terk etmiş, diğerleri dil ve kültür farklılıklarına rağmen, zaman içinde Ordu, Trabzon ve Giresun göçmenleri de alarak, başlangıçtaki sürtüşmeleri aşıp uyumlu yaşamaya başlamışlardır.


DİL
Efteni Gürcüleri Gürcüceyi Acara diyalektiyle konuşurlar. Bugünkü dilde Türkçe kelimelerin Gürcü dil yapısına uydurularak kullanıldığı görülür (Türkçe "kök" kelimesinden amokokva - ამოქოქვა = kökünden sökmek). Gürcüce kelimelerin de Türkçe’ye uydurulmaya çalışıldığı gözlenir (Modisana - მოდისანა = gelsene). Megrelceye özgü kelimelere de çokça rastlanır (burdğa - ბურდღა = tüy). Öte yandan, çağdaş Gürcüce’yle ağız farklılıklarına rastlanır (makaki - მაყაყი ; çağdaş Gürcücede bakaki - bayayi = kurbağa). Efteni Gürcülerinin dilinde, Gürcüstan Gürcüce’sinden olmayan kelimeler de bulunur (çasavleti - ჩასავლეთი = batı). Karşılaştığımız bazı kelimeler çağdaş Gürcüce’de farklı anlamlarda kullanılmaktadır (maperva - მოფერვა = başarmak; çağdaş Gürcüce’de [მოფერება] okşamak). Gürcüstan Gürcüce’sinde zamanla anlam değişikliğine uğramış olan kelimelerin Efteni'de asıl anlamında kullanıldığı görülür (mokda - მოკდა = öldü; çağdaş Gürcüce’de [mokvda] neredeyse "geberdi" anlamında). Zamanla anlam yüklenen kelimeler de vardır (dasahlda - დასახლდა = evlendi).


GELENEK VE GÖRENEK
DOĞUM. Doğan çocuk kız ise "papa" (ლაპა), erkekse pilav yapılır ve ziyarete gelen konuklara mutlaka ikram edilir. Çocuğun adını, hayattaki en büyük dede koyar. Çocuğu görmeye gelenler ocakta yanan ateşin önüne gelir ve silkelenir. Çocuk kırk günlük olmadan iki lohusa karşılaşırsa üzerlerinde taşıdıkları iğneleri takas ederler. Lohusanın ziyaretine yeni bir gelin gelirse, iki kadın yine üzerlerinde taşıdığı iğneleri takas edilir. Çocuğa ilk elbisesi bir büyüğünün kullanılmış elbisesinden dikilir. Kimin elbisesinin kumaşından zıbın giyerse ona daha bağlı olacağına inanılır. Çocuk kırk günlük olana kadar saçı kesilir. İleride saçlarının kime ait olduğu sorulur. Alınan cevap çocuğun kaderinin kime benzeyeceğini gösterir.

Çocuk büyüklerin yanında anne ve baba tarafından sevilmez. Özellikle baba büyükleriyle birlikteyken çocuğuna dokunamaz. Kız çocuğu evden uzaklaştırılmaz. On iki yaş sonrası dördüncü derece kuzenlere kadar olanların dışında akraba olmayandan kaçar. 
Büyüklere kesin itaat söz konusudur. Ancak büyükleri yetişkinin fikrini sormadan onun adına karar vermezler. 

KIZ İSTEME. Evlenme çağına gelen kıza ya da oğlana kimle evleneceği sorulmaz. Erkek tarafı kızı beğenir. Ancak beğenilen kız annenin yönlendirmesiyle isteneceğinden anne ve oğul konuyu konuşur. Dolayısıyla evlenecek kız ve erkek genellikle birbirini beğenen kişiler olur. Kız istemeye kadınlar gitmez; amca, dayı ya da dede gider. Evin kadınları görücülere gözükmezler. İlk gidişten sonra kız tarafı büyüklerine danışacağını söyler. Sonra büyüklere ve kıza sorulur. İkinci gidişte asıl cevap alınır. Cevap olumsuz olsa da küskünlük olmaz. Kız ve erkek karşı taraftan kaçar. Üçüncü gidişte söz kesilir, kıza alınacak hediyeler saptanır. Dördüncü gidişte nişan takılır; düğün tarihi belirlenir. 

DÜĞÜN. Cumartesi akşamı kına gecesine erkekler ve kadınlar birlikte katılır. O akşam, kız evinin kapı komşusu olsa bile herkes gelin evinde kalır. Erkek tarafından giden insan sayısının iki katı kadar insan hizmet etmek için görevlendirilir. Önemli kişiler kız ve erkek etrafında bulunur.

Gelin alma sırasında kız evinin kapısı kilitlenir ve tüm konuklar içeride kilitli kalır. Bu, armağan istemek için yapılır. Gelin odasından babası ya da erkek kardeşi tarafından çıkarılır. Çeyiz sandığına yengelerden biri oturur. Erkek kardeş sandığı sahiplenir. Kaynata gelini sandığı üzerine üç kez oturtur ve kaldırır. Konuklara şeker ve para serpilir. Para verilerek sandık alınır. Erkek tarafın evden çıkmasından sonra, gelini erkek kardeşi dışarı çıkarır ve ata bindirir. 

Çeyiz öküzlerin çektiği arabalara yerleştirilir. Düğün alayı yola çıkarken müjdeci erkek evine doğru hareket eder. Yol boyunca danslar yapılır (Efteni yöresinde "Gandagan", "Deli Horoni", "Cilvelo", "Vahahey", "Varayda" adı verilen danslar yaygındır). Erkek evine yaklaşırken bir grup ""Hey, hey, hey, vay vahahey" derken bir grup da "Vahahey" diye karşılık verir.

Kız tarafı düğün alayını durdurur ve erkek tarafına yol süpürtülür. Damat evinin önüne kilim serilir, şerbet istenir. Gelin içeriye alınırken üzerine bir örtü örtülür. Kaynana kapı önüne bir tabak koyar, gelin su dolu tası devirir. Gelinin eline yağ verilir. Bu ocağın içine sürmesi içindir. Kapı önüne gelinin koparması için bir ip gerilir. Yatak odasının bir bölümüne çivilerle tutturulan bir perde asılır; gelin buraya getirilir. 

Dışarıda kız tarafı yemek yerken her istenenin karşılanması zorunludur. Yemek sonrasında damat çıkarılır. Damadın çıplak olduğu söylenir ve kız tarafının getirdiği giysiler verilir. Sonra gelinin olduğu odaya sokulur. Perde açılır ve damat gelinin başına üç kez elini koyar. Damat ve gelin birer kez birbirinin ayaklarına basarlar. Gelinin duvağı erkek kardeşi tarafından bıçakla açılır. 

Düğün gecesinin sabahı gelinin babası ya da erkek kardeşi, ipek elekten geçirilen undan yapılan bir tür çörek olan "kada" (ქადა) ile damat evine gelir. Kahvaltı yapılır ve yeni evliler davet edilir. Damat ve arkadaşları, mızıka eşliğinde kayınpederin evine gider ve kaynanasını davet eder. 

Bir hafta sonra kaynana arkadaşlarıyla yeni evlilerin evine gider. Kurulan yer sofrasını damadın tek elle kaldırması istenir, ardından kaşıklar bırakılır ve bahşiş verilir. Yeni gelin erkek kardeşi tarafından baba evine götürülür ve burada birkaç gün kalır. Daha sonra kaynata gelini almaya gider ve bundan sonra gelin-damadın birlikte gelip gidişleri başlar.

Gelin evde kaynana ve kaynatasına hizmet etmek zorundadır. Sofra kurulunca leğen ve ibrikle ellerini yıkatır, havlu verir. Yemek boyunca ayakta bekler. 

ANLAŞMAZLIK ÇÖZÜMLERİ. Anlaşmazlıklar sülale ileri gelenlerinin oluşturduğu mecliste çözülür. Meclise girebilmek için yaş önemli değildir. Esas alınan, kişinin kendini topluluğa kabul ettirmiş olmasıdır. Mecliste alınan kararlara kesin olarak uyulur.

SUÇLUYA KARŞI TAVIR. Suç öğrenildikten sonra suçluya soğuk durulur ve meclisin alacağı karar beklenir. Suç onaylanmışsa suçluya karşı takınılacak tavır da belirlenmiş demektir. Kan davalarında suçlu olan kişi kendiliğinden köyü terk eder. Adam öldürmenin gerekçesi mutlaka büyük olmalıdır. Öldürmek gerekliyse karşı taraf suskun kalır. Ancak günümüzde bu tür olaylara rastlanmaz. En sık karşılaşılan suçlar kız kaçırma (გოგო გაქცევა) ve kız çekmedir (გოგო მოტაცვა) -kız kaldırma-. Günümüzde rastlanmasa da kaçan kızla genelde barışılmaz, çekilen kız ise kendini korur ve geri alınır. Başlık parası uygulaması olmamasına karşın, buna rastlandığı da olur. 

AİLE. Evde kadının etkisi görülür. Nitekim kadın her yerde erkekle birlikte çalışır. Dışarıyla ilgili kararları erkek kadına danışarak alır. Mirasta kadın erkekle eşit pay alacağı gibi İslam hükümlerine uyulduğu da gözlenir. Dördüncü dereceye kadar kuzenlerle evlenilmez.


GİYİM
Giyimde en çok kadın kıyafetleri dikkati çeker. Köy dışına çıkılmadığı takdirde göze çarpan iki tür kıyafet kullanılır. Bunlardan ilkinde başa kudi (ქუდი) adı verilen fes üzerine laçaki (ლაჩაქი) diye adlandırılan yazma örtülür. Laçaki omuzlara kadar indirilerek saçlar kapatılır. Laçaki üzerine başka bir laçaki bağlanır. Alnı tavsakideli (თავსაკიდელი) olarak adlandırılan beşibiryerde kaplar. Boyun kısmında sakisuri (საკისური) -yaka-, boyunda kisersakideli (კისერსაკიდელი) -kolye- göze çarpar. Çeketa'nın (ჩექეთა) -kolsuz yelek- altına perangi (პერანგი) -gömlek- giyilir. Perangi sedepe'lerle (სედეფე) -düğme- iliklenirken çeketa ip geçmelidir. Süsleme yalnız çeketadadır ve çoğunlukla geometrik motiflere rastlanır. Beldeki tzelsartkeli (წელსარტყელი) -kuşak- uçeteği (უჩეთეგი) tuttururken sol kısmında uçları sarkıtılır. Uçeteğin altına şalvari (შალვარი) -şalvar- giyilir. Ayakta kalamani (ქალამანი) -çarık- vardır. Kolda klavsakideli (კლავსაკიდელი) -bilezik-, kulakta kursakideli (ყურსაკიდელი) -küpe- yer alır.  Giysilerde kesinlikle cep bulunmaz, bu işlevi kuşakta bulunan kese görür. Renk seçiminde pastel renkler tercih edilir. Pembe, bej ve gri daha yaygın renklerdir. 

Bir başka kıyafet ise, "gömlek" olarak adlandırılan ve bir bütün olarak omuzdan ayaklara kadar uzanan elbisedir. Belden alt kısmı üçetek biçimindedir. Üzerine yelek giyilir. Başlık ve ayakkabı yukarıdaki örnekte olduğu gibidir. Kadınlar köyden dışarı çıkarken üzerlerine çerçabi (ჩერჩაბი) alırlar. 

Erkekler ağı fazla düşük olmayan şalvar giyerler. Bu şalvar paçalara doğru daralır ve düğmelidir. Baştaki hapaği (ხაფაღი) -kalpak-, kabalaği (კაბალაღი) -kabalak- bulunabileceği gibi, fesin üzerinin atkı ile sarılıp bir ucunun sol tarafa salınmasıyla oluşan mokoçvilihimandila (მოკოჭვილიხიმანდილა) yer alabilir. Gömleğin üzerine çoha (ჩოხა) -ceket- giyilir. Bele kuşak sarılır.


FOLKLOR
Yazılı gelenekten uzak kalan Gürcülerin sözlü edebiyat gelenekleri giderek kaybolmaktadır. Buna rağmen günümüze dualar, atasözleri, masallar ulaşmıştır.

KÖY DUALARI.Nazar, ağrı gibi çeşitli konularda şifa vereceğine inanılan dualar yaygındır. Aşağıda bir nazar duası ve bütün ağrılara iyi geldiğine inanılan bir ağrı duası örnek olarak verilmiştir.

თვალისა (Nazar Duası)
ალიოსა მალიოსა
შეგილოცავ თვალისასა
შიგნისასა გარესასა
წხრათი ბერი ქალისასა
მოვდოდა შავი წყალი
მას მოქონდა შავი გველი
ამოვლევი შავი გველი
გავაპევი შავი გველი
ჩავკევ ჩემი ყავარჯინაი
ამოვლევი შავი ქონი
გუვიდე ღობესა
ჭკნებოდა ქარდებოდა 
ვინცხამ ავის სულით
ავიანაცვლით წვინდა გიორგი(1)
ლახთი ბოზანი
ჯაცვი ეკალი
მას თვალებში
გიჯარა - გამიეჯარა
შუბერე.

თელი ტკივილის კითხვა (Tüm Ağrılar İçin Dua)
იავ, თიავ, წარევ, ჭახევ
რა ცლეკვინოფ გველსავეთ
რას გივანოფ ხარსავეთ
მოიარე, მეიარე
დასალაგდი ქვასავეთ.


ATASÖZLERİ - DEYİMLER. Pek çok atasözü ve deyim günümüze ulaşmıştır. 
თავისი ქებელი კიტრი ფასათა / თავისი უქებელი ქალაქ ფასათა.
(Kendini öven hıyar değerinde / Kendini övmeyen şehir değerindedir)
ყავს რა აქ რომ ყორანს მიცეს. (Sincapın nese var ki kuzguna versin)
ყორანს უთქმია / მაღლა თეთრ კვერცხს დავდეფო. (Kuzgun yukarıda beyaz yumurta bırakırım demiş)
კბილი ძაღლს არ უკბენს. (Diş köpeği ısırmaz)
ვიყავი შენ დროს / მოხვალ ჩემ დროს. (İdim senin çağında / Benim çağıma gelirsin)
ძაღლები არ იყოდენ / ღორები შეკჭამენ (Köpekler olmas / Domuzlar sizi yer)
მის ვირზე შეჭდა (Kendi eşeğine bindi)

Tekerlemeler. Efteni Gürcüleri üzerine yaptığımız çalışmada birkaç tekerleme vermeyi de uygun buldum. 
ელიავ მელიავ
ჩიტი მიმიწველიავ
ებუ კარი კინისა
ისტანბულ მიმიტანია
ისტანბულის დედლები
უხთიან დუხთიან
ქურთი ქალთან მუუხთიან
ქურთი ქალი შინ არ იყო
კარს უკან თავს იბანდა
ავწიე ნაგვხალი გევქნიე
ქალს არ მოხთა კარს მოხთა
კარმა დეიწყო ზღრიაყი 
გობმა დეიქცა ძიანი
კატამ გამოშფა ქიანი
ხობომ დეიბადა ქებიანი
*
ჭიპ ჭიპ ჭიპოლია
მთაზე კვერცხი მიცოვნია
შიმიწვია შიმიჭამია
პირზე მცხრია
მიხარია
ბოლო ბოლო


BİLMECELER. Efteni Gürcüleri arasında yaygın olan iki de bilmece aktaracağım.
ოჩო ფრინავს
დევე ღრინავს
ფეცანთლები
ცეცხლ ანთობენ
"ქუხილი"
სასიკვდილოთ
სახლს აკეთებს
უყოყდება და ბნულს
"ყაჭი"


ŞARKI. Efteni Gürcülerin kısmen hatırlanan pek çok şarkı ve şiir vardır. Bunlardan bir aşk olduğu söylenen,  ancak sözleri ele alındığında olasılıkla "atavatan" için söylendiği anlaşılan თეთრი ქვა (Beyaz Taş) adlı şarkı dikkat çekicidir.

თეთრი ქვა
შენ გაღმა მე გამოღმა
შვაზე ზღვა გვიბრუნავს
ჩემი დამწვარი გული 
კიდო შენკენ მიბრუნავს

ღელეში თეთრი ქვა
ხელი დავკე არ ამღვა
ჩემი გულის ჟუჟუნაი 
რაცხან შეველ იქ ამღვა.


BEYAZ TAŞ
Sen karşıda ben beride 
Aramızda deniz dönüyor
Benim yanık gönlüm
Yine sana dönüyor

Beyaz taş derede
Uzanıp alamadım
Kalbimin parıltısı
Nereye gitsem orada

ნანაიდა
ერთი ორი მესამეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა
მე გოგვებში ვისამეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა
ერთი ორი მეოთხეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა
მე გოგვებში ვიფოტხეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა
ერთი ორი მეხუთეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა
მე გოგვები ვიხუტე ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა


ერთი ორი ეკვსეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა
მე გოგვები ვიბუკსეო ნანაიდა
ჯილველო ნანაიდა

ნადისა
ვოი, მაი ლამაზი ფერანგი ვინ მოგიტანა
შენმა ძიამ, შენმა ცაცამ მან მოგიტანაო
ვოი, მაი ლამაზი ქუდი ვინ მოგიტანა
შენმა ძიამ, შენმა ცაცამ მან მოგიტანაო
ვოი, მაი ლამაზი კაბა ვინ მოგიტანა 
შენმა ძიამ, შენმა ცაცამ მან მოგიტანაო
ვოი, მაი ლამაზი ყურსაკიდელი ვინ მოგიტანა 
შენმა ძიამ, შენმა ცაცამ მან მოგიტანაო.


FIKRALAR. Efteni Gürcülerinde, genelikle Zeganililer ile Acaralılar üzerine fıkra anlatılır.


KURBAĞA (მაყაყი-ხთუმი)
Bir Acaralı Zeganiliye konuk olmuş. Yemekte önüne gelen tabakta kurbağa görünce şaşkınlıktan dona kalmış. Durumu fark eden Zeganili şöyle demiş: "Kusura bakma kardeşim, bu yıl çok az yağmur yağdığı için sana ancak bir kurbağa ikram edebildim."

BANILSIN VE BİTMESİN (ეწებოდეს და არილოვედეს)
Eşeğine peynir yükleyen Zeganili Batumi'ye satmaya götürürken yolda Acaralı tarafından durdurulmuş. Acaralı silahını doğrultup yükün ne olduğunu sormuş. Batumi'ye satmaya yoğurt götürdüğünü söyleyen Zeganili'nin tulumuları açmasını istemiş. Peynir kalıplarını görünce şaşkınlık içinde bu nasıl yoğurt, bu nasıl yenir diye sormuş. Zeganili yollum azığından koca bir ekmek çıkarıp banacaksınız beyim demiş. Acaralı koca ekmeği peynir kalıplarına bana bana yiyip doymuş. Zeganili malından zayiat vermeden yoluna devam ederken Acaralı midesini şişirmiş olarak bir ağacın gölgesine oturmuş; "Ne yoğrut ama, banılsın ve bitmesin" diyormuş. 

1) Bu duada Gürcüstan'da Hıristiyan azizlerinden Tzminda Giorgi'nin (წმინდა გიორგი) adının, Tzvinda Giorgi (წვინდა გიორგი) biçimde de olsa geçmesi ilginçtir.


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.